31 Ekim 2010 Pazar

Ölümüne koşmak...

Koşuyorum...
Durmamacasına...
Ölesiye...
Duramam, durursam dayanamam...
Durursam dünyaya dayanamam...
Durursam kendime bakamam...
Durursam yaşarken ölüyüm...
Koşarsam gerçekten ölüyüm...
Koşmak koşmak kaçış, koşmak bakmamak, bakıp görememek, duymamak, hissetmemek...
Koşmak dünyadan özgürleşmek...
Durmaktan korkuyorum, ölesiye korkuyorum, hep meşgul olmalıyım, hep yapacak şeyler olmalı, saatler bana yetmemeli, iş güç olmalı, para zor kazanılmalı, herşey çok ama çok çabalayarak olmalı, trafik hep sıkışık, market kasaları hep dolu, müşteriler hep anlayışsız, erkekler hep tembel olmalı... Çok meşgul olmalıyım, hep koşmalıyım, hep kaçmalıyım, durmamalıyım, yaşamamalıyım!!!

Ah nasıl da anladım neden hep koşuşturduğumu...  Melekler, ruhsal ailem yalvardı durayım diye. Onlar yalvarırken bir iki dünya turu daha attım... Ağlıyordum çığlık çığlığa. Korkularım zevkle geliyordu benimle. Onlar yalvardı ben koştum, onlar yalvardı ben koştum...

Sonunda dayanamadım... Durdum... Durmaya hazır olmam yüzyıllar aldı. Yorgunum, çok yorgunum... Herkes bana destek olmak için oradaydı. Güvendim durdum. Ağladım ağladım, bu kez mutluluktan...

Durdum. Kaçtığım sevgiyi buldum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder