12 Aralık 2011 Pazartesi

Üçüncü Boyutun Yok Olması Ne Demek Allah Aşkına?

2012 yaklaştıkça bu tip bir mesaj vermenin gerekliliği de arttı, zira, deyim yerindeyse üçüncü boyutta oyunun son dakikaları oynanıyor.

En basit anlatımla; üçüncü boyut olarak bildiğimiz düşünme, hissetme ve harekete geçme alışkanlıklarımız artık sahneden çekiliyor. Herkes, dördüncü boyut bilincine ve deneyimine doğru yükselmekte. Oradan da beşinci boyuta doğru ilerleyecek.

Bununla birlikte, dünyamızdaki insanların büyük çoğunluğu bu dönüşüm için hazır değil. Tabii bu oluşa engel değil ve neler olduğunun farkında olmayanlar için pek de kolay ve rahat bir deneyim olacağı söylenemez.

Yine de bu hepimiz için çok eğlenceli, harika bir deneyim olabilir. Dönüşümün ne olduğu ile ilgili temel bilgiler, boyutların ne olduğu, düşünce ve duygularımızla başa çıkabilmemiz için birkaç basit yol ile herkes farkındalığını dönüştürebilir ve yüksek titreşimli boyutlara çok daha mutlu ve huzurlu ilerleyebilir.

Boyutların ne olduğunu bilmiyorsanız yalnız değilsiniz. Üçüncü boyutta bildiğimiz anlamda yaşam oyununu oynayan insanların çoğu, bunu oyunun kurallarını ve en iyi şekilde nasıl oynanabileceğini anlatan bir kullanım kılavuzu olmadan oynuyor zaten.

Bu yazı sanki bir kullanım kılavuzu gibi temel bilgileri içeriyor. Üçüncü, dördüncü ve beşinci boyutların olduğunu ve neden şu anda yaşamınızda göz önünde bulundurmanız gereken en önemli şeyler olduğunu size anlatacak bilgileri içeriyor.

Eğer bu boyutların yapısını tam olarak anlar ve oyunu kurallarına göre oynarsanız, bu dönüşüm zamanında korkmadan, çaba sarfetmeden, gereksiz heyecan ve strese kapılmadan günlük hayatınızın içinde beklemediğiniz değişimlerin içinden kolayca geçebilirsiniz.

O yüzden önce boyutların ne olmadığı ile başlayalım.

Öncelikle boyutlar yer ya da mekanla ilgisi olan şeyler değildir ve yatay bir düzlemde ilerlemezler yani üst üste konulmuş gözleme gibi 3-4-5-6 sayılacak şeyler değildir. Ve ne üçüncü ne de dördüncü boyut, üzerine oturduğunuz bir koltuk gibi, çevrenizi saran duvarlar hatta dünyanın kendisi gibi bir şey değildir. Onlar formdur ki bu hem üçüncü hem dördüncü boyutta da olan şeydir yani üçüncü boyut olmadığında dördüncü boyutta da form vardır.

Genel olarak boyutlar için; her boyutun kendi frekansına ve olasılıklarınaa açık ve onunla aynı titreşimde olanlara açık farkındalık halleridir diyebiliriz.

Bir anlamda, her boyutu kuralları, orada oynamayı ve yaratmayı seçenler için olası ve olası olmayan tarafları olan farklı oyun cinsleri gibi düşünebilirsiniz.

Bu durumda üçüncü boyut nedir?

Üçüncü boyut; neredeyse hiç esnetilemeyen bir kurallar dizisi ve kısıtlamaların oluşturduğu katı inanışlarla dolu bir kutu gibidir. Birçoğumuz sayısız yaşamlar boyunca bu oyunu oynadığımızdan bize başka bir oyun yokmuş gibi geliyor. Aslında bu son derece gerçek dışı bir inanış. Üç boyutun; düşünce, duygu ve eylemlerimizi oluşturan en katı inanışlardan biri de zamanın lineer, düz bir çizgi oluşudur.

Lineer zamana inanmayı seçtiğimizde geçmiş ve geleceği deneyimleriz. Sonra da ölüm gelir. Bu inanış üçüncü boyutu yaşayan kitlelerin çok büyük bir bölümü tarafından benimsendiğinden olaylar da bu inanışı destekleyecek şekilde ilerler, dolayısı ile çoğumuz bunun gerçekliğini bilir ve öyle hareket ederiz.

Ama artık, hepimiz bu yaygın inanışın yarattığı sahte dünyadan uyanıyoruz. Farkındalığınız arttıkça üç boyutlu dünyanın aslında kendini tekrar eden zaman parçaları olduğunu da anlıyorsunuz. “Geçmiş” dediğinizde yaşanan aşağı yukarı “şimdi”de yaşadığınız şey ve “geleceğe” yansıttığınız da buna benzer bir şey, dolayısı ile aynı şeyleri tekrar tekrar yaşayıp duruyorsunuz. Yani zamanın yapısı üçüncü boyut içerisinde oldukça keskin ve sınırlı ama daha üst boyutlara doğru ilerledikçe zamanı deneyimleme şekliniz de büyük oranda değişecek ve ona olan hakimiyetiniz artacak.

Bir başka özellik üçüncü boyut farkındalığı içinde herşeyin koşullu oluşudur. Örneğin “koşulsuz sevgi” kavramı üçüncü boyut içerisinde mevcut değildir. Gerçekten koşulsuz sevgi ya da koşulsuz huzur deneyimi yaşarsanız anlayın ki dördüncü boyut farkındalığına çıkmışsınız.

Bunu nasıl söylüyoruz; çünkü şu andaki dünyamızda hem üçüncü hem dördüncü boyut farkındalığına erişimimiz var ama üçüncü boyuta alışmış duygularımız ve düşüncelerimizden sıyrılıp dördüncü boyuta geçebilmemiz genelde çok nadir olan bir şey.

Üçüncü boyutun bir başka özelliği seçme şansı tanımamasıdır. Düşüncelerimizi, duygularımızı ve eylemlerimizi biz seçmeyiz (bunlar dördüncü ve beşinci boyuta has beceriler çünkü) tam aksine karşımıza çıkan olaylar ve insanlara karşı daha önce bize öğretilenler ve bilinçaltı inanışlarımızla karşılık veririz.

İkilik – dualite – üç boyutun bir başka katı yapısıdır. Yukarı-aşağı. Sağ-sol. Şunu yap-bunu yapma! 12.500 yıl önce Atlantis’in çöküşünden bu yana korku yaşam şeklimiz oldu ve bu korku ile iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı net, keskin sınırlarla belirlemeye çok alıştık. Dolayısı ile bilinçaltımızdaki yargılar üç boyutlu düşüncenin olmazsa olmazlarıdır diyebiliriz.

Üstüne üstlük, üç boyutlu dünyayı neredeyse tamamen sol beynimizle algılarız. Sol beyin ise akılcıl taraftır. Dolayısı ile üç boyut oyununda beynimizin sadece %5-10 kadar bir bölümünü kullanabiliriz. Bir çok insan beynin kalan tarafının bir işe yaradığını bilir ama bunun ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktur. İşin ilginç yanı beynin sağ yanının dördüncü ve beşinci boyutta ve daha da ötesinde işleyen taraf olmasıdır.

Zaten bu boyutlarda yaşamak için gerekli tüm potansiyel, tüm donanım ve bilgi, tam da şu anda bizde var. Ama tüm yaşamlar boyunca yerleşmiş düşünme ve hissetme alışkanlıklarımız bizi aşağı çekmekte ve üçüncü boyutla sınırlamakta. Sol beynimiz, akılcıl tarafımız bildiğine inanır, bilmediğini anlamaz ve bitmek bilmez bir çaba ile bizi üçüncü boyut düşünüşü içinde tutmaya çabalar. Biz de çoğu zaman ona uyarız. Diyeceğim ama hayır, artık değil!

Dönüşümün gittikçe artan ışık enerjisi ve frekansı, beynimizi üçüncü boyuttakinden çok daha geniş bir bilgiye ve olasılıklar dizisine açılması için düzenliyor. Bu ışık enerjisi bizi dördüncü ve beşinci boyut enerjisine hazırlarken aynı zamanda üçüncü boyutun katı kurallarını da bilincimizden temizliyor diyebiliriz.

Peki, o zaman dördüncü boyut nedir?

Dördüncü boyutta “kural”lar üçüncü boyuta göre bizi çok daha kolay, farklı olasılık ve seçeneklere açık hale getiriyor. Mesela, dördüncü boyutta zaman her zaman şu an. Odak noktamız her zaman tam şu an, şu anda ne oluyor olduğu. Bedenimiz zaten sadece şu anı bildiğinden ve geçmiş ve gelecek kavramı olmadığından, bilinçli varlıklar olarak dördüncü boyutta aslımızı, şimdiki anın farkındalığını yaşıyoruz. Dikkatimiz sadece şimdiki anda olduğunda seçim şansımız doğuyor. Tüm olayları, her birini ve hepsini bir bağ hissetmeden, sadece değerlendirilmesi gereken bir bilgi parçası olarak ele alma haline geçiyoruz. Ve ancak ve ancak o zaman o duruma/olaya vereceğimiz tepkiyi seçebiliriz. Yani dördüncü boyutta yaptığımız seçimlerin sorumluluğunu alıyoruz çünkü seçimleri farkında olarak yapıyoruz.

Dördüncü boyutun şimdi anında ayrıca paradoks dediğimiz olasılık ve kavram da işler hale geliyor. Paradoks aslında en basit anlamı ile bir an doğru olanın hemen bir an sonra doğru olamayabileceğidir. Bir an önce yanlış olanın da tam şu anda yanlış olamayabileceği gibi. Deneyimlediğimiz yaşamın her anına katı, önceden belirlediğimiz bir kalıpla yaklaşmak yerine, her an o an ile ilgili tercihimiz olan versiyonu ve onun titreşimini seçeriz.

Böylece dördüncü boyuta ilerlediğimiz zaman, o anda, seçim ve o seçimin sorumluluğunu alma gücümüz ve paradoksun esnekliği ile mutluluk ve iyilik halimizi artıracak şekilde oyunun kurallarını bozma şansımız olur.

İlginçtir; dönüşüm üçüncü boyutun katı yapılarının tamamını silip süpürdükten sonra dördüncü boyut uzun süreli bir seçenek olmayacaktır.

Dördüncü boyut, beşinci boyut farkındalığına geçmeden önceki, kısa süreli bir basamak, titreşimsel bir platform görevi görmektedir. Beşinci boyut dünya ve içinde yaşayan tüm varlıklar için bir hedeftir. Baş melekler 2015 yılında dünyanın tüm bilincinin beşinci boyuta geçiş yapmış olacağını söylemektedirler.

Ama beşinci boyut hedef olmasına rağmen, dördüncü boyut da bir gerekliliktir. Üçüncü boyuttan direkt olarak dördüncü boyuta atlamamız da mümkün değildir. Önce üçüncü boyutta biriktirdiğimiz tüm duygusal ve zihinsel yüklerin dördüncü boyutun kapısında bırakılması, o boyutta düşünce ve duygularımızın hakimiyetini tamamen kazanmamız gerekir ki ancak ondan sonra beşinci boyuta girebiliriz.

Yani biraz ayarlama yapmak gerekecektir.

Bu durumda beşinci boyut nasıldır?

Beşinci boyut üçüncü ve dördüncü boyuttan neredeyse tamamen farklı bir şekilde işlemektedir.

Beşinci boyutta zaman anlıktır. Bunun anlamı her şeyin (tüm olasılıkların) aynı anda aynı yerde ortaya çıkmasıdır. Beşinci boyut içinde dikkatinizi bir yere yönlendirdiğiniz anda cevabı ya da başka bir deyişle deneyimin kendisi nereye ve ne zamana odaklanırsanız o şekilde size gelir.

Yani isteyin yeter!

Beşinci boyutta bir cevap alabilmeniz için ya da deneyim yaşamanız için bir yere gitmeniz hatta hareket etmeniz gerekmez, her an seçtiğiniz titreşim ve odaklandığınız noktada her şey size kolayca ve çaba göstermeden gelir.

Beşinci boyut farkındalığında titteriştiğiniz zaman, üçüncü ve dördüncü boyutlardaki gibi bir form içinde yaratmanız gerekmez, ışıkla, ışık kalıpları, ışık frekansları ile yaratırsınız. Ses, ışık ve geometrik şekiller uygularsınız. Farkında olarak hem yaratıcı ile hem de ışık varlıkları ile ilişki içinde olursunuz.

Bu yüksek farkındalık seviyesinde aklın rölü çok çok azdır. Başta tasarlandığı haline, küçük, belirgin bir odak yani fiziksel bedenin sağlıklı kalması için bir araca dönüşür.

Ama beşinci boyut farkındalığına yani titreşimsel yuvamıza yönelmeden önce dördüncü boyutun titreşimleri ve olasılıkları üzerinde usta olmamız gerekiyor. 2012’ye hızla yaklaşırken bir çok insan için dönüşümün odaklanılması gereken noktası budur.

O zaman dördüncü boyut farkındalığında nasıl ustalaşabiliriz?

Dördüncü Boyutun Araçları – Şimdi Anı

Daha önce de dediğim üzere, dördüncü boyut “şimdi”, “şu an” demek. Ama aslında şu anın da dört aşaması var.

2010’da hepimiz üçüncü aşamaya geçtik. 2012’ye yaklaştıkça dördüncü ve son aşamaya geçeceğiz. Bu aşamada diyelim “bir elma istiyorum” dediğinizde elma elinizde beliriverecek. Bunu bu şekilde söylediğimde genelde insanlar çok heyecanlanıyor. Gerçekten de heyecan verici ama… Aması var…

Bu gezegende yaşayan insanların çok büyük bir çoğunluğu her an her düşüncelerinin, duygularının ve eylemlerinin üstadı olmaya hazır değiller. Ama bir seçenek de yok. Bu yüksek boyutların, dördüncü ve beşinci boyut farkındalığında olmazsa olmaz temel bir gereklilik.

Üçüncü boyutun yaratılmasının nedenlerinden biri de her birimizin pratik yapıp düşünce ve duygularımızın titreşimini ayarlayacağımız bir oyun alanı olmasıydı. Bunu yapabilmemiz için üçüncü boyutta zaman diye bir tampon var. Anında tezahür yerine düşünce ile o düşüncenin tezahürü ya da deneyimlenmesi arasında bir zaman boşluğu oluyor. Bu tampon yüzünden işi baştan savma yapıyoruz biraz.

İsteklerimize odaklanıp zaman içinde ortaya çıkmasına izin vermek yerine; öfke, dehşete düşme, sıkıntı, endişe, stres, suçluluk duygusu gibi düşük titreşimli ve dengesiz bir sürü duygu ve düşünce üretiyoruz. Bunları üretmemiz ile ortaya çıkması arasına bir zaman girince de zannediyoruz ki bu ürettiğimiz düşük titreşimli duygu ve düşüncelerin hayatımıza bir etkisi olmuyor.

Ama artık öyle değil işte. Üçüncü boyutun lineer zaman çizgisi çöküyor ve tek bir şimdi anına doğru evrim geçiriyor dolayısı ile zaman denilen tampon da çöküyor. Artık düşün yarat zamanından önce düşünce ve duygu alışkanlıklarımızın farkında olmak için pratik şansımız çok daha az. Bu bayağı büyük bir olay!

Neyse ki çok basit bazı enerji araçları, düşünce ve duygularınızı anda tutmayı başarmanıza yardımcı olarak yüksek boyutlardaki şimdi anında yaşama ve yaratma olayı ile başa çıkabilmek için hazırlanmanızı sağlayabilir.

Bu basit enerji araçlarını www.masteringalchemy.com adlı web sitesinde bulabilirsiniz ama ben örnek olsun diye birkaç tanesinin açıklamasını yapmak istiyorum burada.

Dönüşümün farkında olmadığınız duygu ve düşüncelerinizi temizlemesine izin verin.

Basit tabirle dönüşüm bize ne olmadığımız temizlememiz için ve ne olduğumuzu da hatırlatmak için ayrı ayrı ışık frekansları sunuyor. Dönüşüm bizim istenmeyen, farkında olunmayan düşüncelerimizi ve tepkisel duygularımızı nerede sakladığımızı biliyor ve ışıkla bunları titreşimimizden temizliyor.

Yalnız bu düşünce ve duygular temizlendikçe biz de onların farkına varacağız, bu kaotik enerjileri bize yansıtacak kişi ve durumları kendimize çekeceğiz. Bu, genelde çok güçlü enerjiler ortaya çıktığında nasıl başa çıkıyorsunuz onlarla? İzin vererek. Ortaya çıktıkları anda – sadece temizlenmek için ortaya çıktıklarının bilincinde olarak - olayın içine girmeden onları gözlemlemeyi başarabilirseniz, kolayca temizlenip giderler, ne olduğunu hatırlamazsınız bile.

Ama onlara tutunup içine dalarsanız, yine endişe, suçluluk duygularına kapılıp “yeterli değilim”, “iyi değilim”, “onlar iyi değil” vs. düşüncelere, duygulara kendinizi kaptırırsanız, enerji alanınızdan temizlenmedikleri gibi büyük dönüşüm de sizin için bayağı zor, geçilmesi yorucu bir yol haline gelebilir.

Şunu unutmayın ki karşınıza çıkan şeylerin büyük bir kısmı zaten sizinle ilgili değildir, o enerji size ait değildir bile. Bunu farkedin ve bilin ki temizlenmek ve hayatınızdan sonsuza kadar çıkmak için geliyordur. Birkaç derin nefes alın, yürüyüşe çıkın, sevdiğiniz müzikleri dinleyin ama ne olursa olsun o anda olayda takılmak yerine odak noktanızı daha yüksek titreşimli bir şeylere çekin.

Alt ve üst dördüncü boyutu anlamak

Dönüşümün bir başka önemli olgusunu anlaşılır hale getirmek için dördüncü boyutun içinde iki bölüm olduğunu düşünelim – bir alt bir de üst dördüncü boyut olsun – bu teknik olarak doğru olmamakla birlikte işimize yarayacak bir ayırım.

Daha önce de dediğim gibi üçüncü boyut yok olduğunda yine form olacak. Yine ağaçları, evleri, arabaları deneyimleyeceğiz. Ama korku, yargı, suçlama ve suçlanma, doğru yanlış yok olacak. Bütün bu, şimdi yüksek boyutlarda yaşamamızı engelleyen katı enerjiler, basit bir şekilde alanımızdan temizlenmiş olacaklar.

Bununla birlikte düşüncelerinizin titreşimine bağlı olarak, üçüncü boyut kayboldukça kendinizi dördüncü boyutun alt ya da üst seviyelerinde bulacaksınız.

Aynı zamanda astral düzlem ya da rüya alanı diye nitelendirilen alt dördüncü boyut seviyesi üçüncü boyutta yaşamış herkesin bütün düşüncelerinin tutulduğu yerdir.

Yani, anlıyorsunuz değil mi, düşünceleriniz, siz onları düşündükten sonra öyle kayboluvermezler. Dördüncü boyutun alt seviyesinde yaşarlar, kendilerine göre bir ağırlıkları, dokuları, yoğunlukları ve duygusal etkileri vardır. Ve kendilerine benzeyen düşüncelerle bir bağ kurar, kümeleşirler.

Bazı düşünceler – örneğin tecavüz, otorite, kölelik, savaş, nefret – ağırdır; ağır, yoğun ve karanlık bir his verirler. Tersine, başka düşünceler; kelebekler, parkta oynayan çocuklar, ılık bir bahar gününde açan çiçekler yumuşak, hafif bir his üretirler ve basit, hava gibi bir titreşimleri vardır. Bunlar gibi hafif düşünceler üçüncü boyutta nadiren yer bulur. Çünkü, mesela “güzellik” ile uyumlanmak ve o titreşimi hissetmek için önce üçüncü boyuttan dışarı çıkıp mevcut ana, daha yükseğe, dördüncü boyut alanının farkındalığına adım atmamız gerekecektir.

Tamam, şimdi diyorsunuz ki: “güzellik” biliyorum ben bunu ama! Evet biliyorsunuz çünkü artık hem üçüncü hem dördüncü boyutta birlikte bulunuyoruz ama düşünün bakalım ne sıklıkta kendinizi güzellik duygusu ile uyumlu hale getiriyor, ondan ayrılamaz bir ruh halinde kalıyorsunuz?

Dördüncü boyutta, şimdiki anın özelliği “hafif”, “neşeli” ve “güzel” gibi düşünceleri kalbe taşımasıdır. Bu titreşimler üçüncü boyutun acele içinde, geçmiş/gelecek düzenli, durup bir çiçeği koklamanın bile zor olduğu havasında yer almaz.

Ama, diğer bir taraftan “yeterince iyi değilim”, “beni sevmediler”, “başaramayacağım” gibi rahatsız edici, ağır düşüncelerin üçüncü boyutta çok daha rahat ve uzun süreli işlediğine dikkat edin. Bunun nedeni düşüncelerin elektrik, duyguların ise magnetik yani mıknatıs gibi olmasıdır. Hava gibi hafif “güzellik”, “zerafet” gibi duyguların; genişleyen, akışkan yapıda düşük, yumuşak bir elektrik yükü vardır. Buna karşın, ağır, daha kötü düşüncelerin yükü daha dağırdır ve çok daha yüklü bir magnetik etkileri bulunur. Bunlar; nazik, sevgi dolu düşüncelere göre hem temizlenmesi daha zor hem de dördüncü boyutun alt seviyelerinde diğer tüm düşüncelere magnetik olarak bağlı olurlar.

“Ben yetersizim”, “sen yetersizsin” düşüncelerinin oluşturduğu çekim alanının aslında bizim gerçekte kim olduğumuzla neredeyse hiç ilgisi yoktur. Sadece ağır, bilinçsiz duyguların kendilerine benzeyen ağır, bilinçsiz duygulara çekilip yapışmasından ibarettir.

Düşüncelerinizin bilinçli olarak farkında olmanın ve titreşim havuzunuza eklediğiniz duygulara dikkat etmenin neden bu kadar önemli olduğunu şimdi anlıyor musunuz?

Neyse ki dönüşümün ikinci aşaması bunu çok daha kolay hale getiriyor. Kim olmadığımızla ilgili o ağır enerjileri attığımız zaman, ışık bizi içine alacak ve bizi düşünceler ve duyguların yaşantımıza çok daha az etki edeceği daha üst boyuta, dördüncü boyut titreşimine yükseltecek.

Yüreğimizden geçtiği şekilde, “kendimi seviyorum”, “mutluyum”, “kendimden çok memnunum” şeklinde kavramların yarattığı titreşimlerin ve onların sonuçlarının yarattığı hayatı yaşamaya başlayacağız.

Yüreğinizdeki ile hizalanmak doğal olarak oluşan bir durum çünkü dört, beş ve altıncı boyutlardaki halimiz zaten bu şekilde. Ama yine de biraz ayarlama yapmak gerekecek elbette.

Halen mücadelesini verdiğimiz her tür sınırlama, yargılama, reddetme, suçlama, suçlanma ve gücenme duyguları bir şekilde balonun içindeki hava gibi ağırlık yapar. Onlar bizim dördüncü boyut titreşimi içindeki yükselişimizi sınırlayabilirler.

Her birimiz %100 bu sürecin içindeyiz. Ne kadar ağırlık atarsak, yani ne kadar düşük titreşimli sözcük, düşünce, duygu atarsak sırtımızdan dördüncü boyut içerisinde o kadar yukarı yükselebiliriz. Üç boyut içinde standart alışkanlıklarımız olan bu sınırlar ve kısıtlamaların ötesine bakmaktır orası. Orada manzara çok daha sakin, huzurludur. Dördüncü boyutun üst katmanında da hakkınızı korku ve endişeden yana kullanabilirsiniz tabii ve hemen dördüncü boyutun alt katmanına düşebilirsiniz. Ama tabii böyle olmayacak, buna izin vermeyeceksiniz.

Dördüncü boyutun alt katmanında; yüreğinizle hizalanmaya başladığınızda, doğal olarak “kendimi seviyorum” bilincinde olup size rahatsızlık veren bir odak noktası seçmek için çok fazla neden bulamayacaksınız. Doğal ve hazır bir şekilde olacak çünkü bu aslında sizin doğal titreşiminiz zaten tabii eğer ona izin verir, dikkatinizi orada tutarsanız.

Yani bu tamamen seçim.

Dönüşüm hız kazanıp zaman parçalandıkça, üçüncü boyut alışkanlıklarınız çerçevesinde yine düşünce ve duygularınızı bilinçsiz bir şekilde seçebilirsiniz ama bunun verdiği rahatsızlık duygusu hemen o an sizi etkileyecek ve bunu hemen deneyimleyeceksiniz. Ya da düşünce ve duygularınızı anın farkındalığı içinde, dikkat ve farkındalıkla seçip, o anı dolu dolu deneyimlemeyi seçebilirsiniz.

Bir diğer deyişle, şu anda bilincinizin içeriğini seçme pratiğini olabildiğince yapmanızda fayda var çünkü çok yakında bunu yapmak zorunda kalacaksınız ve doğrusu o zaman hiç de uzak bir zaman değil.

Yani her şey size kalmış.

Şimdiye kadar, başınızın merkezindeki düşünce ve duygularınızın seçimini yaptığınız dikkat noktası başkalarının düşünceleri ile dolu bir haldeydi. Anneniz, babanız, öğretmenleriniz, akrabalarınız, din adamları sizi çok sevdiklerinden hepsinin hayatınızı nasıl yaşamanız gerektiği ile ilgili net fikirleri vardı, eh, onların düşünceleri kafanıza girdikçe, “siz” de dışarıda kaldınız tabii.

Şimdi başınızın merkezinin kontrolünü ele almanızın zamanı geldi. Siz, “ay, ben bunu yapamam”, “bunu yapamam”, “bunu yapmam lazım” gibi hiç de doğal olmayan düşüncelerinizi farkedip bıraktıkça göreceksiniz ki çok yakında dördüncü boyutun alt katmanında yok olup gidecek.

Dikkatinizi şu anda “güzellik”, “iyilik” halinde ya da sadece “kolayca” elde edilebilen bir “mutlu” ruh durumunda tutmak dördüncü boyutun alt katmanında depolanan düşük titreşimleri ortadan kaldırmaya yeter.

Benim deyimimle Yaşayan Kelimeler’in titreşimi ile başlayan. Baş melekler özellikle bu kelimeleri seçtiler, örneğin: kesin, olabilir, hakim, şu an, üstün, zerafet ve mutlu gibi. Bunları kullanarak bilinç altındaki düşük titreşimleri rahatça temizleyebilirsiniz.

Her gün bir kelime seçin ve o günü o kelime ile yaşayın. O kelimeyi düşünün ve sık sık onu hissedin.

Şimdi, daha çok önemli değilken böyle olumlu düşünme ve duygu titreşimlerinin pratiğini yaparsanız, gerçekten önemli olduğunda artık sizin için alışkanlık haline gelmiş olur.

Tamamen “siz” olanla hizalandığınızda doğal haliniz olan iyi ruh haliniz zaten sizi dördüncü boyutun yükseklerine taşıyacaktır.

Kolay değil mi? Kolay sayılır.

Basit mi? Evet.

Şimdi anında bir farkındalık ve seçim gerektiriyor mu? Kesinlikle.

İşin çevresinde dolanıp her şeyin iyi olmasını umsanız yeter mi? Hayır.

Yüksek alemlerden gelen, giderek artan elektromanyetik ışık zaten artık etrafımızda ışıyor. Üçüncü boyuttaki bir çok insan bu akımla başa çıkamıyor ve bedenlerinden ayrılmayı seçiyorlar.

Dönüşüm hızlandıkça bir çokları da onları takip edecek.

Herkes dördüncü ve beşinci boyuta, eve doğru yolculuk yapıyor aslında biliyor musunuz? Ama herkes aynı zaman diliminde ve aynı kolaylık ve zerafetle yapamayabiliyor bunu.

Siz nasıl olmasını seçiyorsunuz?

Sevgiyle.

Jim Self

Çeviren : Ebru Altan

1 yorum: